2030 yılında dünya nasıl bir yer olacak?
2030 yılı için nasıl bir dünya planlandığını duymuş muydunuz? Çalışacak bir işiniz yok ama maaşınız ödenmeye devam ediyor. Hiçbir şeye sahip değilsiniz ama aynı zamanda çok mutlusunuz. Örneğin bir arabanız yok ama telefondan elektrikli ve şoförsüz bir araç kiralıyorsunuz, o sizi istediğiniz yere kadar götürüyor. Uçağa binmek ya da et yemek için servet ödemek zorundasınız. Uçak yakıtı ve et üretimi çevreye zarar verdiği için karbon vergileri çok yüksek ve bunu sadece zenginler ödeyebiliyor.
Evet, yaptığınız her işin, attığınız her adımın ve yediğiniz her şeyin bir karbon vergisi var ve siz bunu ödemek zorundasınız. Bu anlattıklarım bir bilim kurgu filminden ya da romanından alıntı değil. Her gün ürünlerini kullandığımız şirketlerin ve ekranlarda gördüğümüz milyarderlerin bizim için planladıkları dünyanın ta kendisi. Ya da kendi deyimleriyle, küresel bir teknokrasi.
Hepimiz köleliğin yıllar önce kaldırıldığını düşünürüz. İstediğimiz bir işte çalışabildiğimiz ya da istediğimiz siyasetçilere oy verebildiğimiz için kendimizi özgür bireyler olarak kabul ederiz. Peki, bir yetki ya da oy vermediğimiz milyarderler ve şirketler bizi yönetmeye başladığında, hala bir özgürlükten bahsedebilir miyiz?
Bugün, dünya ekonomisi küresel şirketlerin çıkarlarına göre şekilleniyor. Ve bugün sadece birkaç sosyal medya şirketi sayesinde kendimizi ifade edebiliyoruz. Rızamız olduğu sürece bir problem yok. Peki, rızamızın olmadığı şeyleri yaptıklarında, buna kim karşı koyacak?
Tarihin her diliminde insanların rızasını almadan geleceği inşa etmeye çalışan birileri olduğunu farkettim. kütüphane Eski ABD Başkanı Abraham Lincoln şöyle demişti.
“Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu oluşturmaktır. ” -Abraham Lincoln
Bunu söyleyen Abraham Lincoln suikastle öldürüldükten bir ay sonra, Mayıs 1865’te, geleceği inşa etmek isteyen bir grup bilim adamı X Kulübü adında bir kulüp kurmuştu.
İngiltere’de kurulan kulübün amacı; bilimi devletin ve dinin etkisinden kurtarmak ve bilimi, toplumun yönetiminde hakim kılmaktı. Kulübün bir diğer amacı, Charles Darwin’in ortaya attığı Evrim teorisini toplumda ve bilim dünyasında yaygınlaştırmaktı. Tabi kulübün üyeleri amaçlarına bilimsel yollarla değil, siyasi nüfuzlarını artırarak ulaştılar. Örneğin Charles Darwin’in, dönemin en prestijli bilim kuruluşu olan İngiltere Kraliyet Akademisi’nden ödül alması için lobi yaptılar. Kulüp, İngiltere’de bilim camiasında etkisini o kadar artırmıştı ki, üyelerinden birkaçı Kraliyet Akademisi’nde arka arkaya başkanlık yapıyor ve kulüp, bilimsel meseleleri kendi çıkarlarına göre yönettiği için eleştiriliyordu.
Kısa süre sonra İngiltere’de, X Kulübü’nden etkilenen Fabian Cemiyeti adında bir cemiyet kuruldu. Fabian cemiyetinin üyelerinden Aldous Huxley, X Kulübü’nü kuran Thomas Huxley’in torunu, bilim kurgu yazarı H. G. Wells de öğrencisiydi. Hells, yazdığı Yeni Dünya Düzeni gibi kitaplarda dünyanın tek elden kontrol edildiği Dünya Hükümeti fikrini savunuyordu.
Zaten Fabian Cemiyeti’nin amacı da sosyalist bir yönetim şeklini dünyada hakim kılmaktı. Tabi bunu Sovyetler gibi kısa sürede devrimle değil, X Kulübü’nden öğrendikleri gibi evrimle yani zamana yayarak yapacaklardı. Cemiyetin üyelerinden Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünya kitabında insanların elit bir zümre tarafından yönetildiği sosyalist ve otoriter bir dünyayı anlatmıştı. Aldous Huxley’in kardeşi Julian Huxley de Birleşmiş Milletler’e bağlı UNESCO’nun ilk başkanıydı. Julian Huxley, UNESCO’nun dünyadaki barış ve güvenliği sadece tek bir yolla sağlayabileceğini yazmıştı:
“Tek bir dünya hükümeti aracılığıyla dünya siyasi birliği sağlanacaktı. Ve daha önemli noktaysa, UNESCO vereceği eğitimlerle, devletlerin egemenliklerini bir dünya hükümetine devretmesi fikrine insanları alıştıracaktı.”
Aslında kastettiği çok açıktı. Bizi yönetmesi için oy verdiğimiz kişilerden, bizi yönetme yetkisini devralıcaklardı. Tarihteki bu önemli isimler, insanları rızaları olmadan yönetmek istiyorlardı, çünkü kendilerini diğer insanlardan üstün görüyorlardı.
X Kulübü ve Fabian Cemiyeti’nin üyeleri Darwin’in evrim teorisini fazlasıyla sahiplenmişler hatta Sosyal Darwinizm’i ortaya atmışlardı. Yani toplumda üstün bireyler desteklenecek, zayıf bireyler sistemin dışına itilecekti. Öyle ki Darwin’in kuzeni Francis Galton, zihinsel ve fiziksel olarak kusurlu görülen insanların sayısının azaltılmasını savunan öjeni kavramını geliştirmişti. Öjenikler, kusurlu gördükleri insanları azaltmak için doğum kontrolü ve kısırlaştırma politikalarını savundular. Aynı zamanda zihinsel ve fiziksel olarak üstün gördükleri insanların evlilikler yoluyla toplumu daha mükemmel hale getireceğine inandılar.
Bu yüzden Britanya Öjeni Derneği’nin başkanlığını yapan Darwin ve Huxley gibi aileler birbirleriyle evlilikler yaptılar ve kusursuz olduğunu düşündükleri genlerini gelecek nesillere aktardılar. Kendilerini üstün gören bu elitler 100 yıl önce yaşamışlardı. Bugün hala benzer fikirlere sahip insanlar var olabilir miydi? Belki. Belki sadece üstün gördükleri genlerini değil, dünyaya sığdıramadıkları kibirlerini de gelecek nesillere aktarmışlardı.
X Kulübü ve Fabian Cemiyeti’nden sonra bu kez ABD’de Teknokrasi adında bir hareket başladı. Teknokrasi, yönetimin siyasetçilerde değil, bilim insanları ve mühendislerde olduğu bir yönetim şekliydi. Bu açıdan Teknokrasi hareketi, X Kulübü ve Fabian Cemiyeti’nin bir devamıydı. Teknokrasi, demokrasiye olduğu gibi kapitalizme ve para sistemine de karşıydı. Çünkü bütün ürün ve hizmetlerin üretimindeki temel ölçü, enerjiydi, bu yüzden ekonomik işlemlerde para yerine enerji sertifikalarının kullanılması gerektiğini savundular.
Teknokrasi Hareketi’nin Kanada’da liderliğini yapan kişi Joshua Haldeman’dı. Kızı Maye Musk, 1971’de Joshua Haldeman’ın ilk torununu dünyaya getirdi. Bu torunun adı Elon Musk’tı. Elon Musk, tıpkı dedesi gibi teknolojiye meraklı olduğu için akademik kariyerine son verdi ve 1999’da X. com’u kurdu.
X.com dijital bir banka olarak kurulmuştu ama sonrasında PayPal adını aldı ve bir online ödeme sistemine dönüştü. Musk’ın teknolojiye ve X harfine olan tutkusu bununla sınırlı kalmayacaktı. Elon Musk 2002 yılında önce uzay taşımacılığı şirketi SpaceX’i kurdu ve uzaya fırlatacağı roketleri geliştirdi. 2 yıl sonra elektrikli araç üreticisi Tesla şirketini devraldı ve ürettiği otomobillerden birine Model X adını verdi. Musk, geleceğin bütün teknolojilerinde söz sahibi olmaya başlamıştı. Güneş enerjisi ve yapay zeka şirketinden sonra, insan beynine çip takıp onu bilgisayara dönüştürecek olan Neuralink şirketini kurdu.
Elon Musk 2022’de bu kez sosyal medya şirketi Twitter’ı satın aldı ve platformun adını X olarak değiştirdi. Musk sadece ürettiği teknolojilere değil, çocuklarından birine de X AE A-12 ya da kısaca X adını koydu. Bu sadece X harfine olan takıntısının bir sonucu değildi. Dedesinin liderliğini yaptığı teknokrasi hareketi insanlara isim verilmesine de karşıydı. Bu kulağa abartılı gelebilir ancak ABD Sosyal Güvenlik İdaresi web sitesinde yayınlanan bir makaleye göre, Teknokrasi hareketinin bir mitinginde konuşmacı ismiyle değil, x’lerden ve sayılardan oluşan bir kodla tanıtılmıştı.
Elon Musk’ın dedesi gibi bir teknokrat olduğu çok açıktı. 2019’da attı bir tweet’te, geliştirdiği roketlerle Mars’ta bir teknokrasi inşa etmek istediğini söylüyordu. Teknokrasi hareketi, teknolojinin bolluk getireceğini savunuyordu. Bu yüzden teknokrasi geldiğinde çalışmanıza gerek olmayacaktı. Elon Musk da yazdığı bir makalede şöyle demişti:
“Robotların gücüyle herkesin bolluk içinde yaşayabileceği, mal ve hizmetlerin aşırı bol olduğu bir çağ yaratacağımız öngörülebilir. Belki de gelecekte var olacak tek kıtlık kendimizi insan olarak yaratmamızdır.”
Robotlar bolluk getirecekti ancak işini kaybetmiş milyonlarca insan ne yapacaktı?
“With automation, there will come abundance.(…) But What to do about mass unemployment?(…) I think ultimately will have to have some kind of universal basic income. I dont’t think we’re going to have a choice.(…) So, it means that unemployed people will be paid across the globe.(…) Because there are no jobs. Machines, robots are taking over. -There will be fewer and fewer jobs that a robot cannot do better. ”
Musk’a göre işini kaybeden insanlara maaş verilecekti ama bu insanları bekleyen daha büyük bir sorun var:
“The harder challenge, much harder challenge, is how do people then have meaning? Like a lot of people they derive their meaning from their employment, so, if —you are not needed, if there is not a need for your labor, how do you what’s the meaning. Do you have meaning? Do you feel useless? That’sa much harder problem to deal with.”
İşini kaybeden insanlara maaş verebilirler. Ancak kendini işe yaramaz hisseden bu insanların anlam arayışına nasıl çözüm bulacaklar?
“Now, we see the creation of a new massive class of useless people. And then the big political and economic question of the 21st century will be, “what do we need humans for? ”, or at least, “What do we need so many humans for? ” -Dou you have and answer in the book. At present, the best guess we have is to keep them happy with drugs and computer games.”
Bunu söyleyen tarihçi Yuval Harari ve Elon Musk’ın ortak noktası, günümüzün teknokratik kuruluşu olan Dünya Ekonomik Forumu. Harari, Dünya Ekonomik Forumu’nun planlarını katkıda bulunan biriyken, Elon Musk da Dünya Ekonomik Forumu’nun kurduğu Genç Küresel Liderler sınıfından mezun olmuş bir isim. Dünya Ekonomik Forumu, dünyaya bir teknokrasi getirmek için çalışan bir kuruluş. Aynı Elon Musk gibi Forum da, işsizlere evrensel temel gelir adında maaş verilmesini savunuyor.
Teknokratlar para sistemi yerine enerji sertifikasını kullanmak istiyorlardı. Hem Elon Musk hem de Dünya Ekonomik Forumu, iklim krizini önlemek bahanesiyle harcadığımız karbon yani enerji için vergi ödememiz gerekeceğini söylüyor.
“We are developing through technology an ability for consumers to measure their own carbon footprints. What does that mean? That’s where are they traveling, how are they traveling, what are they eating, what are they consuming on the platform. So individual carbon footprint tracker. Stay tuned, we don’t have it operational yet but this something we’re working on.”
Dünya Ekonomik Forumu insan beynine çip yerleştirmekten bahsederken, Elon Musk bu teknoloji üzerinde çalışıyor. Yine Forum, çevreyi korumak için zamanla araba sahipliğinin azalması ve elektrikli kiralık araçlara geçilmesi için çalışırken, Elon Musk da elektrikli araçlara öncülük ediyor. Zaten Dünya Ekonomik Forumu’nun gelecek tahminine göre, 2030 yılında hiçbir şeye sahip olmayacağız ama mutlu olacağız. Ve istediğimiz ne varsa kiralayacağız.
Yani bu küresel elitler, önce arabanızı sonra işinizi ve ardından sahip olduğunuz herşeyi kaybetmenizi istiyorlar. Milyarlarca insan mülksüzleşirken, kendini üstün gören bir avuç milyarderin her şeye sahip olduğu bir dünyayı arzuluyorlar. X Kulübü üyeleri, kendi çıkarlarına göre bilimi kontrol etmeye çalışmışlardı. Bugün X Kulübü’nden ilham alan Birleşmiş Milletler, bilimin sahibi olduğunu ilan ediyor.
“We partnered with Google for example, if you Google Climate change you will at the top of your search you will get all kinds of UN resources. So we are becoming much more proactive you know we own the science and we think that the world you know should know it and the platforms themselves also do.”
Bilimin sahibi olduğunu iddia eden Birleşmiş Milletler’in de elbette bir sahibi var, onu finanse edenler. Örneğin, Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü’nün en büyük finansörü milyarder Bill Gates’di. Salgın sürecinde bütün ülkelerde kurulan bilim kurullarını hatırlayın.
Bilim Kurulları aslında teknokratik bir yönetimin küçük bir örneğiydi. Bilim kurulu üyeleri, halk tarafından seçilmiş kişiler değildi. Ancak kimin aşılanması gerektiğine, kimin dışarı çıkabileceğine bu kurullar karar verdi. Ve birçok ülkedeki bilim kurulu üyelerinin Bill Gates ile ya da desteklediği vakıflarla ilişkileri vardı. Yani teknokrasiyi getirmeye çalışanlar bunu bilimi kontrol ederek, daha doğrusu bilimsel gerçekleri çıkarlarına göre çarpıtarak yapıyorlar. Bill Gates’in salgın boyunca, İstatistikle Nasıl Yalan Söylenir? kitabını yanından ayırmamasına şaşırmamak gerekir.
Bill Gates satın aldığı bilim insanlarıyla bilimi kontrol etmeyi amaçlarken, Elon Musk da satın aldığı Twitter’ı gerçeğin kaynağı haline getirmeyi amaçlıyor. Küresel elitler bilime ve bilgiye bu yüzden hükmetmeye çalışıyorlar. Abraham Lincoln’ün dediği gibi “Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu oluşturmaktır.”
Biz geleceği tahmin etmekle uğraşırken, onlar geleceği oluşturmak için çabalıyorlar.
Şimdi kendimize soralım, bizim için oluşturdukları geleceği tahmin etmekle mi uğraşacağız, yoksa kendi geleceğimizi kendimiz mi oluşturacağız?