Doğal gazı çıkarmamıza ne engel oldu?

Karadeniz’de bir kez daha doğal gaz rezervi keşfettik. Bu keşifler gerçek mi ve gerçekse, neden daha önce keşfedemiyorduk bunları konuşacağız ama önce, keşfedilen gazın büyüklüğüne bakalım. Fatih Sondaj Gemisinin keşfettiği rezerv, 58 milyar metre küp. Önceki keşiflerle beraber Karadeniz’deki doğal gaz rezervimiz 710 milyar metre küpe yükseldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu keşfi açıklarken ilginç bir şey söyledi.

 Yani Cumhurbaşkanı, eskiden keşfedilen yer altı kaynaklarının birileri tarafından engellendiğini kastetti. Peki bu doğru mu, Türkiye’nin yeraltı kaynaklarını çıkartmasına, birileri engel mi oldu?

Şu ana kadar keşfedilen rezervin toplam değeri 1 trilyon dolar. Bu paranın büyüklüğünü şöyle anlatayım. Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü yani, bir yılda yaptığı toplam üretim 800 milyar dolar civarı. Ve Türkiye’nin elindeki gaz rezervi, Türkiye’nin bir yıllık ekonomik üretiminden 200 milyar dolar daha fazla. O zaman bu gaz bizim ihtiyacımızı ne kadar karşılar, şimdi ona bakalım. Türkiye’nin 2021 yılındaki doğal gaz tüketimi 60 milyar metre küp civarındaydı.

Yani sadece Karadeniz’deki doğal gaz rezervi, Türkiye’nin 12 yıllık ihtiyacını karşılayabilir. Bu rezerv aynı zamanda, Türkiye’nin döviz sorununu da kökten çözebilir. Çünkü ülkemizin en temel ekonomik sorunlarından biri ticaret açığının fazla olması. Dolayısıyla, dövize ihtiyaç duyuyoruz. . 2022 yılındaki ticaret açığımız yaklaşık 100 milyar dolar ve bunun neredeyse tamamı enerji ithalatına harcadığımız paradan oluşuyor.

Türkiye kendi doğal gaz rezerviyle, enerjide dışa bağımlılığından kurtulduğunda, enerjiye ödediğimiz milyarlarca dolar cebimizde kalacak ve aynı zamanda döviz sorunu da çözülecek. Şimdi gelelim bu rezervleri, daha önce neden keşfedemediğimize. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2020’de ilk doğal gaz keşfedildiğinde, bunun cevabını vermişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar neden petrol ve doğal gaz keşfedemediğimizi cevaplarken, petrol şirketlerine dikkat çekiyor. Türkiye daha önce, yer altı kaynaklarını kiralama yoluyla bu şirketlere yaptırıyordu. Peki bu şirketler, petrol ve doğal gaz keşfedip, bunun üzerini örtmüş olabilirler mi? Yıllardır, Türkiye’nin birçok şehrinde, petrol olmasına rağmen beton dökülen petrol kuyularından bahsedilir.

Uzmanlar bunun, petrolü çıkartmak karlı olmadığında yapıldığını söylerler. Yine de bu, petrol şirketlerinin günahlarını örtmek için yeterli bir bahane değil. Colombuia Üniversitesi’nden profesör Timoty Mitchel, karbon demokrasi kitabında bu gerçeği anlatır. Tek cümleyle özetlersem, petrol şirketleri 100 yıldır petrolü çıkartarak değil, çıkartmayarak hatta çıkarttırmayarak para kazanmıştır. Çünkü yeni bir enerji rezervi bulunması o enerjinin ucuzlamasına yol açar. Böylece şirketler daha az para kazanır.

Bu yüzden petrol şirketleri fiyatların düşmemesi için, yeni keşifleri engellemiş hatta gerektiğinde savaşlar çıkartarak, petrolü bulunmaz hale getirmişlerdir. 1973’teki enerji krizi, bunun en büyük ispatıdır. Dönemin petrol şirketleri, Arap devletleriyle anlaşarak petrol üretmemişti. O dönem başlayan enerji krizi, küresel bir ekonomik krize dönüşmüştü. Tıpkı, bugün yaptıkları gibi. Rusya ile başlatılan savaşla, petrol ve doğal gaz fiyatlarını yapay olarak yükseltmeyi başardılar.

Aynı şeyi 100 yıl önce de yapmışlardı. Alman Deutsch Bank, Musul’da büyük bir petrol rezervi keşfetmişti ama bu petrol Avrupa’ya gitmemeliydi. Çünkü Deutsch Bank Romanya’daki petrol kuyularına büyük yatırım yapmıştı. Yani Osmanlı petrolü Avrupa’ya giderse, şirketin Romanya yatırımları heba olacaktı. Bu yüzden Deutsch Bank, Sultan 2. Abdülhamid’den hem bu petrolü çıkartmak için, hem de Bağdat Demiryolu’nu inşa etmek için imtiyaz aldı.

Ama şirket, Musul petrolünün Avrupa pazarına girmesini engellemek amacıyla, Bağdat Demiryolu’nu bitirmemek için elinden geleni yaptı. Küresel şirketlerin, enerji keşiflerini sabote etmesine yüzlerce örnek verilebilir. Dış güçler diye alay edenler, birçok keşfin ve çalışmanın sobote edildiğini görmezden gelmeye devam edebilir. Ben yabancı güçlere inanmam, sadece yabancı kaynaklara inanırım diyenlereyse, Colombia profesörü Timoty Mitchel’in Karbon Demokrasi kitabını okumalarını tavsiye ederim. Yani, petrol gölü Irak, Hazar ve Kafkasya petrolleri, Akdeniz ve Karadeniz gibi petrol ve doğal gaz açısından zengin bir coğrafyanın tam merkezinde yer alan Türkiye’nin, yer altı zenginliklerinden mahrum olduğu tabi ki düşünülemezdi. Zaten tüm doğal gaz ve petrol keşiflerimizin, kendimize ait sismik araştırma ve sondaj gemilerini aldıktan sonra gerçekleşmesi de tesadüf olamaz.

Yani Türkiye, yıllarca kendi kaynaklarından hem mahrum kalmış hem de mahrum bırakılmış bir ülkedir. Çünkü Türkiye hala zincirlerinden kurtulmuş, tam bağımsız bir ülke değil. Ancak yüz sene sonra, kendi yeraltı zenginliklerimizi, yine kendi gemilerimizle arayabilmemiz bile, tam bağımsızlığımız noktasında büyük bir adım. Yaptığımız ve yapacağımız yeni keşifler ile de, tam bağımsızlığımıza, bir adım daha yaklaşmış olacağız.