İsveç’in NATO üyeliğini neden kabul ettik?
Türkiye’de hükümet ve muhalefeti hangi ülke bir araya getirebilirdi? İsveç’in NATO’ya girmesi için mecliste yapılan oylamada hem Ak Parti hem de CHP sıraları evet oyu verdi. Tabi ki hükümetle muhalefeti yan yana getiren İsveç değil, NATO’nun ülkemiz üzerindeki etki gücüydü. O halde İsveç kararı yanlış bir karar mıydı ve öyleyse, NATO Türkiye üzerinde nasıl bu kadar etkili olabiliyor, bir konuşalım. İsveç’in NATO’ya kabul edilmesini destekleyenlerle birlikte oldukça eleştirenler de oldu. Çünkü Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğine, terör örgütlerine olan desteğinden dolayı karşı çıkıyordu.
İsveç’in NATO üyeliği onaylanınca İsveç’in terörle arasına beklediğimiz kadar mesafe koymadığı ve Türkiye’nin talepleri karşılanmadığı için aslında geri adım attığı yönünde eleştiriler geldi. Daha da önemlisi ABD, 2 yıldır ihtiyacımız olan F16’ları teslim etmemekte direniyordu çünkü ABD’li senatörler Türkiye’ye F16’ların verilmesini, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini kabul etmemize bağlamıştı. Türkiye İsveç’in NATO’ya girişini onayladıktan sonra ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye’ye F16 satışına onay verilmesi için Kongre’ye mektup gönderdi. ABD’nin sözüne ne kadar güvenilir göreceğiz ama Türkiye’nin kararını anlamak için bazı noktalara bakmak gerekiyor. Her şeyden önce İsveç ve Finlandiya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden sonra Rus tehlikesinden korktu ve NATO’ya girmek istedi. Bu tam olarak ABD’nin isteyip başardığı şeydi.
Mesela küresel batı medyası Rusya’nın saldırgan ve yayılmacı olduğu için Ukrayna’yı işgal ettiğini anlatsa da, haritalar tam tersini anlatıyor. Zaten Amerikalı düşünce kuruluşu RAND, 2019’da Rusya’yı aşırı zorlamak ve istikrarsızlaştırmak amacını taşıyan raporda Ukrayna’ya öldürücü silahlar vermek ve Rusya’ya yaptırım uygulamak gibi politikalar öneriyordu. Nitekim bu kasıtlı tahriklerin sonucunda NATO tarafından köşeye sıkıştırılan Rusya bu kuşatmaya Ukrayna’ya saldırarak cevap vermişti. Netice ABD’nin istediği gibi oldu. Avrupa ülkeleri Rus tehdidinden korunmak için ABD ve NATO’ya tutundu ve enerji gibi alanlarda gittikçe Rusya’ya bağımlı hale gelen batılı devletler savaşla birlikte Rusya’dan kopmak zorunda kaldılar. İşte İsveç ve Finlandiya, olası Rus işgalinden korkarak NATO üyesi olmak istediler.
Türkiye de tam aksine 70 yıldır NATO üyesi ama zaten sorun da tam olarak bu. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye, yapılan yardımlarla gittikçe ABD etkisine girmişti. Dolayısıyla soğuk savaş döneminde Sovyet Rusya yerine ABD’nin başını çektiği NATO’da yer almıştı. Türkiye o dönemin şartlarında belki doğru olanı yapıp en güçlüyle saf tutmuştu ama başımıza ne geldiyse de ABD ve NATO’dan gelmişti. Türkiye ne zaman yönünü ABD ve batıdan çevirse 1960, 71, 80, 97 ve son olarak 15 Temmuz 2016’da ABD ve NATO güdümlü bir darbeyle karşılaştı.
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki bize bu kadar zararı olan bir yapının içinde neden durmaya devam ediyoruz? Çünkü bu yapı içinde duranları baskıyla, darbelerle dizayn ederken, dışında duranları genelde işgal ediyor. Demeye çalıştığım şu, NATO’dan çıkmak için de içinde bağımsız şekilde kalmaya devam etmek için de güçlü olmak zorundasınız. Peki biz ne kadar güçlüyüz? Bunu size bir örnekle anlatayım. 2.
Dünya Savaşı’ndan sonra gittikçe ABD’ye bağımlı hale geldiğimizi söylemiştim. Örneğin 1940’lı yıllarda kendi uçağımızı üretirken, ABD yardımlarından sonra uçak üretmeyi bırakmıştık. Hatta Türk Hava Kurumu’nun raporuna göre, 1948’de yani CHP’nin tek parti döneminde Genel Kurmay bir uçak siparişi vermiş ama Türk Hava Kurumu uçak üretemeyecek hale geldiği için Amerikalılardan almak zorunda kalmıştık. 1948 yılını örnek verdiğim için yadırgamayın, o günden sonra her gelen yönetim bu hataları tekrarladıkça bugün geri dönülmesi kolay olmayan bir hatalar yığınıyla karşılaşıyorsunuz. Hatalar bir tarafa, 70 yıl boyunca kendi silahınızı ya da uçağınızı üretmediğinizde ne olduğunu anlatayım. Yıl 1974.
Türkiye kendi egemenlik hakları için Kıbrıs Harekatı’nı düzenledi. Kağıt üstünde müttefikimiz Amerika’nın yanıtı bize silah ambargosu uygulamak oldu. Peki aynı yıl başka ne oldu biliyor musunuz? ABD F16 savaş uçağını üretti ve ilk testini gerçekleştirdi. F16 ilk denemesinde hayli yalpaladı, hatta testi izleyenler F16’nın piyasaya sürülmeden projenin iptal edileceğini bile düşündü. Ama beklenen olmadı.
Pilotun havada yaptığı kurtarıcı kısa bir manevradan sonra F16 piste indi ve o günden beri bütün ülkelerin savunmasında önemini koruyor. Tabi ki Türkiye için de. . Türkiye birçok ülke gibi 1974’te üretilmeye başlanan F16’lara ihtiyaç duyuyor. Ama herkese verilen F16’lar NATO üyesi Türkiye’ye verilmiyor. İşte sorun burada düğümleniyor.
Çünkü Türkiye diğer ülkelerden farklı olarak son 10 yıldır bağımlılıklarını azalttıkça daha fazla bağımsız politikalar izlemeye çalışıyor. Örneğin Türkiye, Rusya’dan S400 hava savunma sistemini alan ilk NATO üyesi olmuş ve adeta NATO ne isterse onu yapmak zorundayız gibi bağımsızlığımıza aykırı bir algıya büyük bir darbe vurmuştu. Bu karardan sonra Türkiye, içinde bulunduğu F35 programından çıkarılmıştı. Sonrasında Türkiye sınırlarını korumak için terör örgütü YPG’ye yönelik Barış Pınarı Harekatı’nı başlatmıştı. Ancak ABD, İsveç ve Finlandiya gibi birçok batılı sözde müttefikimiz bize silah ambargosu uygulamıştı. Bakın burada batı ile ilgili ezberlerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor.
40 yıldır mücadele ettiğimiz ve binlerce insanımızı şehit eden terör örgütlerine karşı sırf kendimizi savunduğumuz için müttefikimiz olduğunu söyleyen bu ülkeler bize ambargo uyguladılar ve uyguluyorlar. Anlayacağınız Türkiye tam bir kurtlar sofrasında ve buradan sağ çıkmanın tek yolu daha güçlü olmak ve akıllıca davranmak. Rusya Ukrayna savaşı iki yıldır devam ettiği gibi, güneyimizde İsrail Filistin’de soykırım uygulamakla kalmıyor ve bütün bölgeyi bir ateşin içine çekmek istiyor. NATO tarihinin en büyük tatbikatını yapıyor, İngilizler Ukrayna ile savunma anlaşması imzalıyor, Ruslar bu hamleleri savaş ilanı sayacağını söylüyor, batılı yöneticiler gizli savaş senaryolarından bahsediyor. Olan sadece tarafların netleşmesi değil, ABD Başkanı Joe Biden’ın dediği gibi gözümüzün önünde yeni bir dünya düzeni inşa ediliyor. Türkiye bugün eskisinden çok daha güçlü olsa da, tam bağımsızlığımızı hala kazanabilmiş değiliz.
Bütün okların hedefi haline gelmiş bir ülkenin bu fırtınalı süreçten hiçbir yara almadan hiçbir kayba uğramadan çıkması da pek kolay değil. Çünkü düşmanımızla aramızda kapatmamız gereken daha çok büyük bir fark var. Bugün ihtiyaç duyduğumuz ama ambargo uygulanan F16’yı 50 yıl önce üretenler o kadar iyi bir teknoloji üretmişti ki o F16’lar 50 yıldır kullanılıyor. Tabi fark 50 yıldan ibaret değil. 50 yıl önce F16’yı üretenler, öncesinde üretmediğimiz için muhtaç olduğumuz diğer silahlara da ambargo uygulamıştı. Yani bu vatanın tam bağımsızlığı için ne kadar çok çalışmamız gerektiğini düşünürseniz, aklınıza F16’lar gelsin.
Çünkü gayretini kaybetmiş bir milletin elinde ne seveceği bir vatan, ne de koruyacağı bir devlet, sadece isyan edeceği bir zillet kalacaktır.