LGBTIQA+ Herkese saygı gösterilebilir mi?

L G B T, artık hepimiz bu harflerin ne anlama geldiğini biliyoruz. Cinsiyet değiştirenler ya da hemcinsine ilgi duyan kişileri tanımlamak için kullanılıyor. Ancak bu harflerin sayısı her geçen gün artıyor ve artmaya da devam edecek. İ, Q, A +. Bu harflere yenileri eklendiğinde ne mi olacak?

Sadece hemcinslerine değil, küçük çocuklara, hayvanlara, robotlara hatta her şeye karşı ilgi duymanın normal olduğunu savunacaklar. Bunu ben söylemiyorum, inandıkları felsefe bunu söylüyor.

Aslında meselenin sadece insanların cinsel tercihlerinden ibaret olmadığı çoktan anlaşılmıştı. Önce, küçük çocukları istismar eden pedofilileri normalleştirmeye çalıştılar.

8:55-9:01 “We should accept that pedophilias are people who have not chosen their sexuality.” 8:26-8:38 “Just like pedophilias we are not responsible for our feelings. We do not choose them. But we are responsible for our actions.” 8:50-8:55 “Treat them with the same respect we treat other people with” 9:11-9:15 “We should accept that pedophilia is a sexual preference.”

Çocuk istismarından sonra bu kez, hayvan istismarını meşrulaştırmaya başladılar.

25:12-25:22 “Zoofili’nin bir sapkınlık değil cinsel bir yönelim olduğunu giderek daha fazla savundular.”

Son yıllarda kendi evcil hayvanlarıyla evlenen insanlara dair haberlere şahit olmuşsunuzdur. Bu garip olayların son dönemde çoğalmasının sebebi, bu fikirleri gittikçe normalleştirmeye çalışmalarından kaynaklanıyor. Başta söylediğim gibi bunu ben değil kendi felsefeleri söylüyor.

Kendilerini tanımlamak için kullandıkları harflerden biri Q. Q, İngilizce’deki Queer kelimesinin kısaltması. Queer, tuhaf, acayip yani normal olmayan anlamına geliyor ve toplumun normal görmediği cinsel eğilimlere sahip kişileri tanımlamak için kullanılıyor. Eşcinselliğin 1970’lere kadar bilim dünyası tarafından hastalık olarak tanımlandığını ama eşcinsellerin baskıları ve protestolarından sonra hastalık olmaktan nasıl çıkarıldığını önceki videomda anlatmıştım. İşte bu yıllarda LGBT bireyler bilimin ve toplumun sağlıklı ve normal kabul ettiği cinsiyetleri kabul etmediklerini göstermek için kendilerine Queer, yani normal olmayan adını verdiler.

Bu düşüncenin temelinde post yapısalcılık adı verilen bir felsefe yer alıyordu. Post yapısalcılara göre insan toplumsal bir varlıktır ve hayata dair bütün bilgi ve kabullerimiz sonradan oluşmuştur. Bu yüzden toplumun insanlara yüklediği kimliklerin, rollerin ve ahlaki kuralların değiştirilebileceğini savunurlar. Mesela bu felsefeye inananlar, bir insanın biyolojik olarak erkek doğmasının, onu erkek olarak kabul etmemizi gerektirmediğini söylerler. Bu kişi biyolojik olarak erkek olsa da, post yapısalcılar bu kişiye erkek dememizin toplumsal bir dayatma olduğunu düşünürler.

Onlara göre bu kişi, kendisini ister erkek, ister kadın, isterse cinsiyetsiz olarak tanımlayabilir. Hatta bu kişi kendisini bir tuvalet terliği olarak da tanımlayabilir. Sonuçta kendisini tuvalet terliği olarak tanımlamanın saçma olması toplumun bir dayatmasıdır ve onlara göre bu dayatmaya karşı çıkılmalıdır. Bakın böyle anlatınca kulağa komik hatta saçma gelse de, bu felsefenin hayata bakışı bu: Toplumun, kültürün ve geleneğin bize söylediği her şeyi reddetmek hatta ortadan kaldırmak. Bu yüzden çocuk istismarını, hayvan istismarını ve daha fazlasını “bu bizim cinsel tercihimiz” diyerek savunuyorlar.

Kimileri şişme kadınla evleniyor. Kimisi de yastıkla. Onlarcası kimseyi beğenmediği için kendisiyle evlenirken. Bazıları aradığını bulamayınca robotla evleniyor.

Bunların bir akıl hastalığı veya psikolojik bir bozukluk olduğunu söylerseniz, herkesin kendi doğruları olduğunu ve buna saygı duymak zorunda olduğunuzu söyleyecekler. Yani mesele sadece insanların cinsel tercihlerinden ya da buna saygı duyulmasından ibaret değil. İnsanların doğruluk ve gerçeklik algısının ortadan kaldırıldığı, neyin doğru neyin gerçek olduğunun bir öneminin olmadığı sanal bir dünya inşa ediyorlar. “Sanal gerçeklik gözlüğünü taktığınızda mutlu musunuz, o halde sokağa çıkıp gerçek bir hayat yaşamanıza gerek yoktur” diyorlar. .

“Yapay zekayla sohbet etmekten daha çok mu keyif alıyorsun, o zaman gerçek bir insanla değil bir robotla hayatını sürdürebilirsin” diyorlar. Çünkü aklın, bilimin, ahlakın ve insanlığın edindiği bütün tecrübelerin yok sayıldığı bir dünya kurguluyorlar. Bu öyle bir dünya ki, insanlar insanlıktan çıkıp kendi doğrularını kendi kurallarını koyuyor, adeta dünyadaki minik tanrılar olmaya çalışıyorlar. Yeryüzünde tanrıcılık oynayan bir azınlığın dünyayı bugüne kadar ne hale getirdiği ortada, milyarlarca küçük tanrının dünyayı nasıl bir yokoluşa sürükleyeceğini de siz düşünün.