Milyarderler hem LGBT’yi hem de nüfusu azaltmayı neden istiyor?

Milyarderlerin hem LGBT’yi hem de dünya nüfusunu azaltmayı neden savunduklarını düşündünüz mü? Evet bilmeyenler için, dünyanın en zengin ve en güçlü insanları dünya nüfusunu azaltmayı ilginç şekilde kafaya taktıkları gibi bir yandan da LGBT’yi destekliyorlar. Bu tabi ki tesadüf değil. Çünkü dünya nüfusunu azaltmak için aileleri ve insanları daha az çoğalmaya ikna etmeleri gerektiğini bu, bu bu ve bu raporda 50 yıl önce söylemişlerdi. Ve nüfusun sağlıklı şekilde çoğalacağı bir ailenin önünde en büyük engel olan LGBT, bu amaç için kullandıkları en büyük silah.

Dünyanın en büyük şirketleri LGBT’yi desteklemek için organizasyonlar kurarken, bu şirketlerin sahipleri LGBT derneklerine oldukça cömert bağışlarda bulunuyor. Yani küresel şirketlerin, küresel medyanın ve bunların sahiplerinin, LGBT’yi sistemli şekilde desteklediğini bilmeyen kalmadı ama konumuz bu değil. Dünyanın en zengin insanlarının yıllar önce oturup, dünya nüfusunu nasıl azaltırız diye düşünüp yazdıkları raporları ve bunların LGBT ile bağlantısını konuşacağız. İlk rapor, 1972’de yazılan Büyümenin Sınırları adındaki rapordu. Raporu yayınlayan Roma Kulübü, milyarder Rockefeller ailesinin desteğiyle kurulmuş bir düşünce kuruluşuydu. Rapora göre, dünya nüfusu ve insanların tüketimi aynı hızda artmaya devam ederse, yüz yıl içinde dünyadaki büyümenin sınırlarına ulaşacaktık. Yani ekonomik büyümenin devamı için nüfusu azaltmamız gerekiyordu.

Aynı yıl Rockefeller ailesinden John Rockefeller Nüfus Artışı ve Amerika’nın Geleceği adında bir komisyon kurdu. Rapora göre ulaşılması gereken acil bir hedef vardı. Raporda şöyle yazıyordu: “Acil hedef, Amerikan halkını gelenek, görenek ya da cehalet yerine, daha akılcı nüfus seçimleri yapmaya teşvik ederek demografik davranışı modernize etmektir…Nüfus artışının arzu edilir bir şey olduğu geleneğine meydan okumanın zamanı geldi. ” Yani rapora göre nüfusu azaltmak için insanları çocuk sahibi olmaktan uzaklaştırmak daha doğrusu soğutmak gerekiyordu. 2 yıl sonra bu kez ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger gizli bir rapor yazdı ve ABD Başkanına sundu. Rapora göre ABD’nin çıkarları için, dünya nüfusunun azalması gerekiyordu. Hatta ABD’nin nüfusu dengelemek için odaklanması gereken ülkelerin arasında Türkiye de vardı.

Kissinger ağzındaki baklayı raporda şöyle çıkarmıştı: Az gelişmiş ülkelerde nüfus hızlı arttığı için genç nüfus daha fazlaydı ve gençler, emperyalizmin ve küresel şirketlerin karşısında durmaya ve onlara meydan okumaya daha çok meyilliydiler. Kissinger’ın küresel şirketlerin çıkarlarını düşünmesi normaldi, çünkü Kissinger’ı Harvard’da keşfeden de, ABD Başkan yardımcısı olan Nelson Rockefeller’ın başdanışmanı yapan da Rockefeller ailesiydi. Roma Kulübü 1991’de ikinci raporunu yayınladı. Çünkü nüfusu azaltmalıyız dedikleri ilk rapor büyük tepki toplamıştı. İkinci raporda insanları kızdırmamak için daha masum bir yol keşfettiklerini de, raporda itiraf etmişlerdi: Şöyle diyorlardı: “Bizi birleştirecek yeni bir düşman ararken, kirlilik, küresel ısınma tehdidi, su kıtlığı, açlık ve benzerlerinin bu amaca uygun olacağı fikrini bulduk” Yani insanlara daha az çocuk yapın diyemedikleri için “çoğalmayın, çoğaldıkça dünyayı mahvediyorsunuz” diyeceklerdi. Tıpkı CNN’nin kurucusu Ted Turner’ın, yıllar sonra dediği gibi:

29:20-29:35 “We’ve got to stabilize the population. When I was born, there -” So what is wrong with the population? I mean We’re too many people. That’s why we have global warming. We have global warming because too many people are using too much stuff. If there were less people, they’d be using less stuff. ”

Ya da Bill Gates gibi daha masum bir sebep buldular:

1:44-1:55 “Now, 11 billion people is still a lot, but the good news is that the faster we improve health, the faster family size goes down”

Yani Bill Gates’e göre insanlar sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşırsa, daha az çocuk yapacaklar ve böylece nüfus azalacaktı.

4:35-4:50 “The world today has 6. 8 billion people. That’s headed up to nine billion. Now if we do a really great job on new vaccines, health care, reproductive health services, we could lower that by perhaps, 10 or 15 percent.

Bundan daha ilginç olansa, Bill Gates’in babası da nüfus artışına kafayı takmıştı. Gates:

0:00-0:09 “Acil olarak gördüğüm tek konu nüfusla ilgili sorunlardı, üreme sağlığı.” Sunucu: 0:09-0:13 “Ama bu üreme konularına bir entelektüel olarak mı yaklaştınız? ” Gates: 0:14-0:29 “Ben büyürken, ailem hep çeşitli gönüllü işlere katıldı. Babam “Planlı Ebeveynlik’in” başındaydı ve bu konuyla ilgilenmek çok tartışmalı bir şeydi.”

Bill Gates’in babasının eskiden başında olduğu “Planlı Ebeveynlik” derneği, doğum kontrolünü savunan ve fazla nüfusa karşı çıkan bir kuruluştu. Bu derneğin kurucusu Margaret Sanger bir makalesinde, kusurlu doğan bebeklerin öldürülmesinin; ırksal, politik ve sosyal sorunları çözmenin en yeterli ve kapsamlı yolu olduğunu yazmıştı. Milyarder David Rockefeller da Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, nüfus artışının dünyayı tehdit ettiğini söylüyordu.

2:14-2:28 “Unless nations who agree to work together to tackle these cross-border challenges posed by population growth, over consumption of resources and environmental degradation, prospects for a decent life on our planet will be threatened. ” 2:55-3:07 “United Nations can and should play an essential role in helping the world find a satisfactory way of stabilizing world population”

Rockefeller’ın Birleşmiş Milletler’in dünya nüfusunu dengelemede rol alması gerektiğini söylemesi şaşırtıcı değildi. Çünkü Birleşmiş Milletler’in altkuruluşu olan UNESCO’nun ilk başkanı Julian Huxley’di ve bu adam, hasta ve engelli insanların öldürülmesi gerektiğini yani öjeniyi savunuyordu. Hatta UNESCON’un amacı ve felsefesini anlattığı raporda öjeniyi konuşmanın şimdilik imkansız olduğunu ama insanlar bilgilendirilirse bu insanlık dışı fikirlerin düşünülebilir hale geleceğini yazmıştı. Bakın masum insanları ortadan kaldırmayı savunan kişi dünya barışını ve mirasını korumayı amaçladığını iddia eden UNESCO’nun ilk başkanı yapılmış. İnanmakta zorlanmayın. Birleşmiş Milletler’in ilk kurulduğu ve bugün hala kullandığı binayı Rockefeller ailesinin hediye ettiğini ve en büyük bağışları yine bu aileden aldığını bildiğinizde masum gözüken bu kuruluşların kime ve neye hizmet ettiğini kolaylıkla anlarsınız.

Mesela Kraliçe Elizabeth’in eşi Prens Philip bir röportajında “Eğer dünyaya bir daha gelirsem, aşırı nüfusu çözmeye katkıda bulunmak için ölümcül bir virüs olarak gelmek istiyorum” demişti. Bugün Britanya kralı olan oğlu Charles da babası gibi dünya nüfusunu kendine dert edinmişti.

44:45-4:49 “Wherever you look the world’s population is increasing fast” 44:55-45:05 “This poor planet of ours which already struggles to sustain 6. 8 billion people well somehow have to support over 9 billion people within 50 years.”

Sanırım mesele anlaşıldı. Peki, dünyanın en güçlü insanları neden yıllardır nüfusu azaltmak için çalışıyor? Çünkü bu insanlar çağımızın firavunları ve her şeye hükmetmek istiyorlar.

Ancak milyarlarca fakir ve öfkeli insanı kontrol edemeyeceklerini de iyi biliyorlar. Yani dertleri dünyanın mahvolması filan değil. Siz hiç dünya zarar görmesin diye özel jetlerinden, lüks yaşantılarından vazgeçtiklerini gördünüz mü? Yoksa dünyayı yıllarca asıl mahveden kendileri ve sahip oldukları şirketler. Bir Amerikalı yüzlerce Afrikalıdan tek başına daha fazla et yiyor, bir Avrupalı onlarca fakir insandan tek başına daha fazla petrol tüketiyor. Yani bir tek batılı, çoğu zaman binlerce fakir kadar dünyaya zarar veriyor. O halde dünyayı gerçekten kurtarmak istiyorlarsa insanları ortadan kaldırmaya kendilerinden başlayabilirler ama dertleri bu değil. İşte LGBT, milyarderlerin anlattığım bütün bu amaçlarına hizmet ediyor. Nüfusun sağlıklı şekilde çoğalmasını sağlayan aile kurumunu ortadan kaldırıyor.

Sadece aileyi değil, toplumun temelini oluşturan ahlaki ve kültürel ne kadar değer varsa hepsini yıkmaya çalışıyor. İster yaratıcıya ister tabiata inanın, erkek ve kadın vücudu arasındaki farklar bile doğal bir tasarıma sahip olduğumuzu gösterir. Örneğin, kadınların bir rahme sahip olup erkeklerin sahip olmaması, bebeğin kadın tarafından taşınacağının ve doğrulacağının akli göstergesidir. Yine bir bebek dünyaya geldiğinde, bebekle birlikte annenin göğsünden sütün de gelmesi, o sütün o bebeğin beslenmesi için gönderildiğinin akli göstergesidir. İşte çağımızın firavunları, LGBT ile bu ilahi ya da doğal tasarımı bozmaya ve yerine kendi tasarımlarını koymaya çalışıyorlar. Tıpkı eski firavunlar gibi, doğumu da ölümü de bir ilah gibi kontrol etmeyi arzuluyorlar.

Ancak her canlı gibi bir gün ölümü kendilerinin de tadacaklarını unutuyorlar.