Olimpiyat mı ayin mi?

Kafa kesmenin, eşcinselliğin, masonluğun ve Hz. İsa ile dalga geçmenin olimpiyatlarla ne ilgisi olabilir? Evet 2024 Paris Olimpiyatları bir spor etkinliğinden ziyade bir mason ayini gibiydi. Açılış seremonisi de masonik bir mesajla başladı. Olimpiyat meşalesini taşıyan adam meşhur bilgisayar oyunu Assassin’s Creed’deki karakterden ilham alınmıştı. Hatta bunu oyunu geliştiren Fransa merkezli şirket de dile getirdi. Oyunun adındaki Assassin Suikastçi anlamında ve Haşhaşiler’den geliyor. Oyunda da Tapınak Şövalyeleri ile Haşhaşiler arasındaki mücadele işleniyordu. Tesadüfe bakın ki Tapınak Şövalyeleri Fransa Kralı’yla ve Hristiyanlar’ın lideri papayla mücadele etmiş bir örgüttü. Hatta bazı kaynaklara göre masonluğun temellerini de Tapınak Şövalyeleri atmıştı. Bu bilgiyi aklınızda tutun çünkü hem Fransa’nın tarihi hem de olimpiyatlardaki mesajlar masonların ortadan kaldırmaya çalıştıkları krallar ve dinlerle ilgiydi.

O zaman bir sonraki adım, masonların Fransa’da krallığı yıkıp cumhuriyeti getirmeleri olmalıydı. Öyle de oldu. Törende Tapınakçı göndermesi yaptıkları eli meşaleli adam Fransızların arasına giriyor ve ardından Fransız İhtilali başlıyordu. Resmi tarih görmezden gelse de Amerikan İç Savaşı’nda olduğu gibi, Fransız İhtilali’nde de Tapınakçıların ardılı olan masonlar rol oynamıştı. Mesela Fransız İhtilali’nin mottosu masonların da kullandığı Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik’ti. Hatta devrimin önde gelen isimlerinden Marquis de Lafayette bir masondu ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na da katılmıştı. Olimpiyatlar’daki gösteride Fransızların ihtilalle birlikte Liberte’ye yani özgürlüğe kavuştukları anlatılıyordu. Bu zengin burjuva sınıfı için doğruydu, kralı ve krallığı ortadan kaldırmış ve cumhuriyeti getirmişlerdi, artık parasını verdikleri siyasetçileri 5-10 yıllığına başa geçirip kullanabilirlerdi, bu, sermaye için gerçekten de büyük özgürlüktü. Bütün dünyanın canlı yayında izlediği olimpiyat seremonisi devrimle ortadan kaldırılan kralın eşi kraliçe Marie Antoinette’in giyotinle kesilen başını elinde tuttuğu sahneyle devam etti. Bu vahşi sahneyle yetinmemiş olacaklar ki bu ölüm sahnesi yine ölüm manasına gelen death metal bir rock grubuyla devam etti. Krallığı yıkmış, cumhuriyeti getirmişlerdi.

Artık istedikleri her şeyi yapmakta özgürlerdi, her şeyi. Mesela canları kendi hemcinsleriyle birlikte olmak istiyorsa olabilirlerdi, hatta bedensel arzuları bununla tatmin olmazsa üçüncü bir kişiyi de dahil edebilirlerdi. Gösteri bu görüntülerden sonra sakallı bir transın dansıyla devam etti. Ardından hızlarını alamayıp aralarına küçük bir kız çocuğunu da aldılar. Seremonide sıra Hz. İsa ile dalga geçmeye gelmişti. Leonardo da Vinci’nin Hz. İsa ve havarilerini tasvir eden Son Akşam Yemeği tablosu yeniden canlandırıldı ama bu kez, masada yemeklerle beraber çıplak şekilde uzanmış mavi bir adamla. Hz. İsa’yı nedense bir kadın temsil ediyor ve kadının gerçek hayatta eşcinsel ve Yahudi olduğunu, töreni tasarlayan sanat yönetmeninin de bir Yahudi olduğunu öğreniyoruz. Hz.

İsa’nın havarilerini de az önce dans eden eşcinseller ve travestiler temsil ediyor. Dinlere karşı savaş açan Tapınakçılar ve masonlar gibi, açıkça kutsallarla alay ediyorlar. Bütün milletleri bir araya getiren ve kendi halkı da hristiyan olan sözde medeni bir ülkenin olimpiyat etkinliğinde, 2,5 milyar insanın, hatta müslümanların da Hz. İsa’nın peygamberliğine inandığını düşünürsek 4,5 milyar insanın inancıyla alay etmesini neyle açıklayabilirsiniz? Bunlar sadece burada anlattığım tarihsel referanslar bilindiği zaman açıklanabilir. Daha da ileri gidelim. 2012 Londra Olimpiyatları’nın açılışı da garip mesajlarla doluydu. Açılış töreninde ne hikmetse İngiliz Sağlık Sistemi’ni anlatan bir kareografi yapılmıştı. Korkunç mikroplar çocukları kovalıyor, ölüm meleğine benzetilen devasa bir Azrail etrafa ölüm saçıyor ve sağlık çalışanları garip danslar ediyorlardı. Tıpkı salgın döneminde krize giren İngiliz Sağlık Sistemi ve benzer şekilde dans eden sağlık çalışanları gibi. Kapanış töreninde de küllerinden yeniden doğan zümrüdü anka kuşu ateşlerin üzerinde uçuyordu.

Tıpkı İngiliz Rothschild’lerin sahibi olduğu The Economist dergisinin dijital paraları öngördüğü 1988 yılındaki kapağı gibi. Yahudi Rothschild ailesinin bu garip Olimpiyatları düzenleyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile da bağı var. Çünkü Macron genç yaşta Rothschild’lere ait yatırım bankasında çalıştı ve bu bankadan sonra kariyer ve siyaset basamaklarını hızla tırmandı. Belki de bu yüzden Macron, törene gelen tepkilerden sonra “Fransa budur! ” diye açıklama yaptı. The Economist dergisinin 2019 yılındaki kapağında da yine bir Leonardo da Davinci’nin çalışması ve hemen üzerine kondurulmuş Mahşerin Dört Atlısı vardı. Mahşerin Dört Atlısı, Yuhanna İncili’nde anlatılan kıyamet alametleridir. Bunlardan ikincisi savaşı, üçüncüsü kıtlığı, dördüncüsü de salgın hastalıklar, ölüm ve yıkımı sembolize eder. İşte ölüm ve yıkımı sembolize eden Mahşerin Dördüncü Atlısı, Paris Olimpiyatları’nın açılış töreninin sonunda ortaya çıkıyordu. Her şey ne kadar da resmettikleri gibi gerçekleşmiş değil mi? Salgın, ardından Rusya-Ukrayna Savaşı, tahıl kriziyle ortaya çıkan kıtlık ve Filistin soykırımıyla insanlığı sona sürükleyen ölüm ve yıkım.

Mahşerin Son Atlısı ilerlerken bize bir resim gösteriyorlar, Olimpiyatların modern kurucusu kabul edilen Baron Pierre de Coubert. Kendini fanatik bir sömürgeci olarak tanımlayan, Fransız spor sisteminin Afrika sömürgeciliğine katkıda bulunacağını söyleyen ırkçı ama modern bir Fransız. İşte bu şeytani akıl, bütün dünyayı bir araya getiren olimpiyat etkinliğinde insanlığa verdikleri zararları ve dünyayla bir oyun gibi nasıl oynadıklarını gözümüzün içine bakarak anlatıyorlar. İnsanlığı olimpiyatlar, konserler ve benzeri tüketim etkinlikleriyle uyuttukları gibi en büyük tehdit olarak gördükleri İslam’ı ve onu sırtlayacak Türkleri uyuttukları mesajını vermeyi de ihmal etmiyorlar. Sri Lanka, Moğolistan ve Malezya gibi ülkeler kendi geleneklerini yaşatan kıyafetlerle ön plana çıkarken, yıllarca alay konusu edilmiş pijamalı bir dizi karakterinin pijamasını ya da Nazi kamplarındaki Yahudi esirlere giydirilen pijamayı bir Yahudi markası eliyle Türk sporcularına giydiriyorlar. Adeta Müslüman Türk milletine siz uyumaya devam edin diyorlar. Bütün dünyayı kimliksizleştirdikleri gibi 1000 yıl boyunca savaştıkları Müslüman Türkleri kimliksizleştirmek, en büyük hedefleri. Çünkü, bu şeytani yapıların kontrolündeki batının dünyaya ve insanlığa sunabileceği bir fikir, ahlak ve estetik anlayışı artık kalmadı. İnsanlığa hak ettiği ruh, ahlak ve medeniyet fikrini yalnızca İslamiyet sunabilir. Çünkü İslamiyet bu ruhu bu milletin eliyle bir kez dünyaya ulaştırdı, yine ulaştırabilir. Yeter ki birileri tarafından uzun zamandır uyutulduğumuzun farkına varalım ve bu derin gaflet uykusundan uyanalım