Türkiye, Filistin meselesinde neden tarafsız kalamaz?

Filistin meselesinin Türkiye’yi ilgilendirmediğini düşünüyorsanız bu haritalar fikrinizi değiştirecek. Çünkü bu haritaların hepsi zamanında Türkiye’yi parçalamayı hedeflemişti ve hepsinin Siyonistlerin kurmak istedikleri Büyük İsrail Devleti ile bir ilişkisi vardı. Örneğin 1. Dünya Savaşı sırasında, İngiliz ve Fransızlar Syces-Picot adında gizli bir anlaşma imzalamıştı. Bu anlaşmayla Osmanlı Devleti parçalanacak ve İngiliz ve Fransızlar arasında paylaşılacaktı.

Ama iki devlet de Filistin topraklarını paylaşamayınca, İngilizler Siyonist hareketin liderlerini sürece dahil etti ve Filistin’de Yahudilere bir yurt vereceğini Balfour Deklarasyonuyla ilan etti. 1. Dünya Savaşı bitince bu kez batılı devletler Osmanlı Devleti’nin önüne Sevr haritasını koydular. Sevr Haritasına göre Osmanlı topraklarının daha fazla parçalanması ve bu kez Kürtlere ve Ermenilere de toprak verilmesi amaçlanıyordu. Siyonistlerin, tevratta kendilerine vadedildiğine inandıkları topraklara kavuşmalarına daha zaman vardı.

Sevr Haritası hayata geçmemiş ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Lozan Anlaşması imzalanacaktı. Pek bilinmese de Lozan Görüşmelerine giden Türk heyetinin içinde Yahudi Hahambaşı Haim Nahum da bulunuyordu. Peki bir yahudi din adamının, Lozan’daki Türk Heyeti’nin içinde ne işi olabilirdi? Bu soruyu, Atatürk’ün silah arkadaşı ve daha sonra başbakan yaptığı Rauf Orbay hatıralarında şöyle cevaplamıştı: İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan’da İngilizlerle bir nev’i gizli arabuluculuk rolü oynayan İstanbul’un Yahudi Hahambaşısı Hayim Naum Efendinin telkinleriyle, ‘hilâfetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye’de devamına müsaade edilmeyip, derhal atılması lüzumu’ fikrini tamamiyle benimsemiş bulunuyordu.

” Bu, akıllara Türkiye Yahudisi tarihçi Rifat Bali’nin sözlerini getiriyordu. Yahudi Tarihçi, “Selanik dönmelerinin, -Türkiye’yi kastederek- 20. yüzyılda iki Yahudi devletinin kurulduğunu” söylediklerini, yazmıştı. (Toplu Makaleler 2.

Cilt, s. 325) Aynı tespiti, İsrailli araştırmacı Erol Haim Gelardin de yapmıştı. 15:59-16:17 “Türkiye’yi Sabetayistler kurdu. Başka bir deyimle, yirminci asırda dünyada üç Yahudi memleketi kuruldu; Rusya, Türkiye ve İsrail.

Bu Türkiye’yi Sabetaycılar kurdu. ”16:31-16:33 “Neyse buraya girmek istemiyorum. ” Elbette bu tarihi gerçekler, tarih tarafından zamanı geldiğinde ortaya çıkacaktır. Biz konumuza dönelim.

İsrail’in bebek, kadın farketmeksizin katliam yapabilecek kadar zalimleşmesini sağlayan şey, Siyonizm denen sapkın inançları. Ve Siyonistler, kutsal kitapları Tevrat’a göre Kenan Diyarı olarak bahsedilen toprakları Tanrının onlara vadettiğine ve bu topraklarda Büyük İsrail Devleti’ni kuracaklarına inanıyorlar. Kesin sınırları olmasa da Vaadedilmiş Topraklar, Türkiye’nin güneydoğusunu da kapsıyor. İsrail 1948’de kurulduktan sonra sürekli sınırlarını genişletmeye çalıştı ve bunu büyük oranda başardı. Siyonist İsrail’in, Türkiye topraklarını da içine alan Büyük İsrail hayallerine ulaşmak için ne kadar ileriye gidebileceğini hastane, cami ve kilise bombalayacak kadar canileşmelerinden tahmin etmek zor değil.

ABD’den ve batıdan aldıkları bütün desteğe rağmen, Gazze Şeridi ve Batı Şeria gibi küçük bir alanda bile Filistinliler ile baş edemeyen İsrail’in hayal ettiği toprakları ele geçirmesi ve kontrol etmesi akla yatan bir durum değil ancak karşımızda akıl ve vicdanı kenara bırakmış sapkın bir grup cani varken akla uygun davranmalarını beklememek gerekir. Zaten İsrail, bölgedeki onlarca devleti karşısına alamayacağı için yıllardır, bölgede bir Kürt devleti kurmayı destekliyor ve PKK’ya sahip çıkıyor. Bir anda ortaya çıkıp Türkiye sınırına saldıran DEAŞ terör örgütünü de Amerikalılar, dostlarıyla birlikte kurduklarını itiraf etmişlerdi. Hillary 0:05-0:13 “Şunu hatırlayalım. Bugün savaştığımız insanları 20 sene önce biz finanse ettik.

” Wesley Clark 0:10-0:15 “ISIS got started through funding from our friends and allies” DEAŞ, dostlarımız ve müttefiklerimizden gelen finansmanla başladı. Wesley Clark, ESKİ NATO BAŞKOMUTANI, EMEKLİ ORGENERAL 100 yıl önceki Syces-Picot anlaşmasından tutun bugün ABD ordusunun ya da siyonist bir ailenin yönettiği New York Times gazetesinin çizdiği ortadoğu haritasına kadar bütün haritaların ve kendi elleriyle besledikleri terör örgütlerinin ele geçirmeyi hayal ettikleri bölgelerin aynı olması bir tesadüf değil. 100 yıl önce Osmanlıyı parçalamak için haritalar çizen güçler ve uşakları, aynı haritaları bugün de çiziyorlar ve hedeflerine ulaşana kadar çizmeye devam edecekler.

Bu yüzden Filistin meselesi Türkiye’nin milli meselesidir ama her şeyden önce insanlığın meselesidir. Bu güçler, inancımızı ve birliğimizi koruyamadığımız için kaybettiğimiz topraklarda 100 yıldır işgallerini ve zulümlerini sürdürüyorlar. Bu zulmün karşısında olmak için inanmanız tabi ki gerekmiyor, sadece insan olmak bu duruş için yeterli.

Ama gerçekten kim olduğumuzu bilmek istiyorsak, önce düşmanımızı tanmalıyız.

Ve yeryüzündeki zulmü ortadan kaldırmak istiyorsak, düşmanlarımızın topraklarımıza çizdiği BU sınırları değil önce gönüllerimiz ve zihinlerimiz arasında çizdiği sınırları kaldırmak zorundayız.