Türkiye’nin Doğu Türkistan çıkışı Çin’i neden rahatsız etti?

Çin’in en önemli bölgesi hangisidir diye sorsam, herkesin aklına muhtemelen başkent Pekin gelir. Ama Çin için belki de en hayati bölge, Müslüman Türklerin yaşadığı Doğu Türkistan. Çünkü Doğu Türkistan’ı kaybederse, Çin’in küresel güç olma hayalleri suya düşebilir. Çin bu yüzden, bölgedeki müslüman Türkler’i toplama kamplarına kapatıyor ve her türlü işkenceyi uyguluyor. Peki, Doğu Türkistan meselesini ne kadar sahipleniyoruz ve Türkiye, müslüman soydaşlarımızı korumak için neler yapabilir?

Doğu Türkistan’ın, Çin için Pekin’den daha hayati bir bölge olduğunu söylemiştim. Bunun 3 temel sebebi var. Birincisi, Çinlileri diğer bütün ırklardan üstün gören Han milliyetçiliği.

Bu anlayıştan dolayı Çinliler, kendilerini Han soyundan olmayan Uygurlar ve Kazaklar gibi diğer milletlerden üstün görürler. Hatta bu azınlıkların yaşadıkları bölgelerin, Tanrı tarafından Çinlilere verilmiş bir ikram olduğunu düşünürler. Bu yüzden Çin hükümeti, Müslüman olan Uygur Türklerini kontrol altında tutmaya çalışıyor. Toplama kamplarına zorla kapattıkları Doğu Türkistanlıları Çinlileştiriyor, onlara Müslüman ve Türk olmanın tehlikeli olduğunu öğretiyorlar. İkinci sebep, Doğu Türkistan’ın, Çin’in adeta dünyaya çıkış kapısı olması.

Çin’in İpek Yolu Projesi’nin karadaki güzergahı, Doğu Türkistan bölgesinden geçiyor. Aynı zamanda Çin, enerjide dışa bağımlı ve güvenli enerji kaynaklarına ulaşmak için, yine Doğu Türkistan bölgesine ihtiyacı var. Bu yüzden Çin, kendisini dünyaya bağlayan bu bölgeyi, tamamen kendi kontrolünde tutmak istiyor. Üçüncü sebep, Doğu Türkistan’ın bizzat değerli bir bölge olmasından kaynaklanıyor. Çin’in petrol rezervinin %20’si Doğu Türkistan’da yer alıyor ve yer altı kaynaklarının da dörtte üçü, yine Doğu Türkistan’da bulunuyor.

Yani bölge Çin için, hayati öneme sahip. Ve Çin yönetimi, kendilerinden olmadığı gibi, hem Türk hem de Müslüman olan bu halkı, türlü işkencelerle baskı altına alıyor. Peki Türkiye, Çin zulmü altındaki bu soydaşlarını gerçekten savunuyor mu? 2009 yılında, dönemin başbakanı olan Erdoğan, Doğu Türkistan’daki Urumçi olaylarını “soykırım seviyesinde bir vahşet” şeklinde yorumlamıştı. Sonraki yıllarda Türkiye, Uygur Türklerini savunmaya devam etse de bu, bazı kesimler tarafından yetersiz görüldü.

Bu durum küresel dengeler açısından son derece normaldi. Çin, son on yılda hızla güçlenmiş, ekonomik ve askeri olarak Amerika’dan sonraki en büyük ikinci güç haline gelmişti. Türkiye konumu itibariyle Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir ülke, bu yüzden hem Amerika hem de Çin’le ilişkilerini dengeli götürmek zorunda. Yani dünyanın en güçlü ikinci devletini karşısına alması, Türkiye’nin de Uygur Türklerinin de çıkarına değildir. Çünkü dünyadaki soydaşlarımıza da mazlum halklara da ancak yeterince güçlü olursak yardım edebiliriz.

Küresel güç dengelerini koruyamayan bir Türkiye, küresel güçlerin hayalindeki Türkiye’dir. Zaten Çin’in en büyük rakibi olan Amerika bile, Doğu Türkistan konusunda Çin’i medya üzerinden sıkıştırmak dışında bir şey yapamıyor. Peki Türkiye, Doğu Türkistan için hiçbir şey yapamaz mı? Tabi ki yapabilir. Siyasi, ekonomik ve askeri olarak sizden güçlü bir devleti, herhangi bir konuda sıkıştıramazsınız.

Ama o devletin ihtiyaç duyduğu şey sizde varsa ya da o konuda yardımcı olabiliyorsanız, o zaman o devleti masaya oturmaya ikna edebilirsiniz. Çin’in en büyük sorunu, dünyadaki ekilebilir tarım alanlarının %9’una ve su kaynaklarının da %7’sine sahip olmasına rağmen, dünya nüfusunun beşte biri kadar insanı beslemek zorunda olması. Çin gıda konusunda, Amerika’dan sonra dışa en çok bağımlı ikinci devlet. Aynı zamanda Çin, diğer ülkelerden ithal edeceği gıdanın ulaşımını da güven altına almak zorunda. Çin’in en çok gıda ithal ettiği ülkenin, en büyük rakibi Amerika olduğunu düşünürsek, gıda güvenliği, Çin için hayati bir sorun.

Çin’in bir diğer problemi, dünyanın en büyük üreticisi olmasına rağmen enerjide dışa bağımlı olması. Türkiye, Çin’e ve Çin’in tedarikçilerine yakın olan konumuyla, Çin’in gıda ve enerji arzı güvenliğini sağlayabilir ve karşılığında, Doğu Türkistan konusunda Çin’den taviz alabilir. Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatındaki konuşmasında bu duruma işaret etmişti. 4:57-5:00 “Uygur Türklerinin durumunu görmezlikten gelmek doğru mu? ”

5:02-5:14 “Müslüman devletler bu ülkelerle sorun yaşasın demiyoruz, tam tersine, iyi ilişkilerimizi müslüman toplumların durumunu iyileştirmek için kullanalım diyoruz. ” Çavuşoğlu’nun yakın zamanda “uluslararası toplum nezdinde Uygur Türklerinin haklarını savunmamız Çin’i rahatsız ediyor” açıklaması, bazı dengelerin değiştiğinin habercisi olabilir. Ama her halükarda, Doğu Türkistan ya da Filistin sorunu, Türkiye’nin tek başına altından kalkabileceği sorunlar değil. Çünkü bu bölgeler, birden fazla güçlü devletin çıkarları çatıştığı için sorunlu olan bölgeler.

Bu yüzden Türkiye’nin, bu gibi uluslararası sorunları tek başına çözmesini beklemek mantıklı olmadığı gibi, çıkarımıza da uygun değildir. Bunun için hem Türk hem de İslam dünyasında ittifaklar geliştirmeli ve bölgelerin birliğini tesis etmeliyiz. Ancak o zaman, vicdanları sızlatan bu zulümlere, biraz olsun dur diyebiliriz.