Türkler bu uçağı üretebilen 5. ülke nasıl olabildi?
Türkiye bu kez ilk beşe girdi, tabi gurur duyacağımız bir sıralamada ve kendi 5. nesil savaş uçağını uçuran 5. ülke oldu. 5. Nesil savaş uçağı üretmek yüksek teknoloji ve ciddi bir mühendislik birikimi gerektiriyor.
Bu yüzden ABD, Çin, Rusya ve Japonya gibi bu teknolojiler üzerine onlarca yıldır çalışan birkaç ülke bu uçağı üretebilmişti. Şimdi diyeceksiniz ki bu gelişmiş teknolojilere sahip ülkeler nerede, Türkiye nerede? Bu soru hepimizin aklına geliyor değil mi, çünkü bize, Türk milletine 100 yılı aşkın süredir bu aşağılık kompleksi aşılanıyor. Bu yüzden bir konuda başarılı olabileceğimize inanamadığımız gibi, bir şeyleri başardığımızda bunun bir başarı olmadığını düşünmeyi tercih ediyoruz. Bunun bir asır öncesine dayanan sebeplerini, Türk milletinin zihni ve ahlaksal dönüşümünü ve 80 yıl önce imzalanan anlaşmalarla siyasetimizin, ekonomimizin ve savunma sanayiimizin yabancılara nasıl teslim edildiğini diğer videolarda belgeleriyle anlattık.
Bu esaretin devam etmesi ve batıyı üstün kendini aşağılık gören özgüvensiz nesillerin yetişmesi için eğitim sistemimize yabancıların müdahale etme hakkını veren 80 yıl önceki eğitim anlaşmalarını konuştuk. Yıllar önce zerk edilen bu zehrin etkisi o kadar büyüktü ki, bugün bu ülkenin hayrına olan her şeyi çırpınırcasına bu yüzden küçük görüyorlar. Dünyanın konuştuğu SİHA’ları montaj sanayinden ibaret görmeleri de, İngilizlerin analiz etmek için tam sayfa ayırdığı hava araçlarını oyuncak sanmaları da bu yüzden. Türkiye’nin yerli otomobil yapamayacağını inanmaları da, bu topraklardan gözükenlerin Amerikalı ortaklarını üzmemek için yerli otomobile ticari intihar demesi de bu yüzden. Türkiye’nin tarihindeki ilk astronotunun yaptığı bilimsel deneylerle akıllarınca alay etmeleri de, savaş uçağımız KAAN’ın ilk parçası üretildiğinde “kalorifer peteği”ne benzeterek küçümsemeleri de işte bu yüzden.
Bu aşağılık kompleksinin acı olduğu kadar ironik bir tarafı da var. Kendilerini aydın, batıcı ve ilerici olarak görenler, toplumun özellikle dindar kesimlerini yıllarca gerici ve yobaz diyerek aşağıladılar. Ancak ne hikmetse bütün ilerici adımlar gerici denenler tarafından atılırken, bu adımları küçümseyerek baltalamaya çalışan hamleler de hep ilerici denenlerden geldi. Demek ki bu ülkede yıllarca tanımlamaları yanlış yapmışız. Kavramları karıştırdıkça, zihinlerimiz de karmaşıklaşmış.
Zihinlerin ve kavramların bunalımda olduğu bir ülkede, benliklerimizin ve kimliklerimizin de bunalımda olması boşuna değil. Bu yüzden, bu toplumu daha önce yaptıkları gibi bir kez daha Türklük-Müslümanlık tartışması gibi anlamsız tartışmaların içine çekiyorlar ki bu millet 100 sene daha kendi kimliğini ararken enerjisini kaybetsin. Tabi bunu yapanlar da anlaşılan ciddi bir kimlik bunalımında. Örneğin İslamiyet’te yeri olmayan ırkçılığı ve İslamsız bir Türklük anlayışını toplumda yaymaya çalışan siyasetçiler bile; “Türk demek, müslüman demektir” demeye başladılar. –
Ümit Özdağ’ın 1000 yıllık bu gerçeği kabullenmesi, son yüzyıldaki yanlış tanımlamaları terk etmek açısından umut verici sayılabilir. Tabi söylemleri zamanla değişen bu çevreler de başka bir ironinin içinde. Çünkü aynı anda hem İslamcı olmak hem de İslamcı olmamakla suçladıkları bir yönetim, Türk milletini gururlandıracak her üretiminde Türk kimliğini vurgulayan Aksungur, Hürkuş, Barbaros ve son örnekte KAAN gibi Türk isimlerini kullanıyor. İşte KAAN sadece bir savaş uçağı değil, Türk milleti kendi öz kimliğini bulduğunda ve sırtındaki kamburlardan kurtulduğunda nasıl göklere yükselebileceğinin bir göstergesi. Ya da sorduğumuzda bir yapay zekanın cevapladığı gibi: “KAAN, Türkiye’nin gökyüzündeki gururu.
” Yapay zeka KAAN’ı değerlendirmeye şöyle devam ediyor. “Tarihi açıdan KAAN, Türkiye’nin havacılık sanayiindeki bağımsızlık ve özgüveninin simgesidir. ” “Siyasi açıdan, Türkiye’nin artan bölgesel ve küresel gücünün bir göstergesidir.
” “Ekonomik açıdan, Türkiye’ye yeni iş imkanları ve ihracat potansiyeli sunmaktadır. ” “Askeri açıdan, Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde önemli bir boşluğu dolduracaktır. ”
“KAAN’ın gökyüzüne yükselişi, Türkiye’nin “Bağımsızlık Tam Bağımsızlık” ilkesine olan bağlılığının da bir göstergesidir. ” Yapay bir zeka bile, Türk milletinin zekasının ürününü bu sözlerle takdir ediyor. O halde bu süreçleri idrak edemedikleri gibi takdir dahi edemeyenlerin Türklük ve zeka konusunda yapay zekadan öğrenecekleri çok şey var. Zeka demişke, son sözü, bu gururun arkasındaki zekalardan biri olan milli savaş uçağımızın başmühendisine bırakalım.
Emre Yaban, KAAN’ın Başmühendisi 8:04-8:13 Yüz yıllık havacılık tarihinde artık o geri kalmışlığı, içimize sindiremediğimiz geri kalmış dediğimiz şeyi yakaladığımızın bir fotoğrafı. 9:31-9:55 Artık bu içimize sindiremediğimiz şey bitti bizim için. İnşaallah bundan sonra bu uçağı sadece bu topraklarda yapıldı diye değil. Tüm dünyada en iyi, rakiplerinden de daha iyi özelliklere sahip olduğu için tüm dünyaya satacağız.
Onlar almak isteyecekler ama bu parayla satın alınamayacak bir ürün olacak. Biz istersek vereceğiz onlara.
İnşaallah bunu yakın zamanda göreceğiz.